Sayfalar

10 Şubat 2021 Çarşamba

İçe Yolculuk / Tabletler XXVIII

Benzetsem, benzetsem en çok
hayata benzetirdim Seni;
milyarlarca, milyarlarca yıl ötelerden,
milyarlarca yıl ötelere akan, akan
ve tükenmeyen hayata...

hayat ki; Senin dudaklarından çıkıyor
ve Sana dönmek için yeniden
bazen bir ırmak,
bazen bir rüzgar gibi,

bazen de hüzünlü, uzun türkülerle
yolunu kısaltmaya çalışan
yalnız bir yolcu gibi
Senin çöllerinden geçip,
Senin dağlarını aşıyor.

biz de arkasından bakıp,
"ah!" diyoruz
"ah, gelmesiyle geçip gitmesi
bir oldu fukaranın!"

benzetsem, benzetsem, belki biraz da
geceye benzetirdim Seni,
Seni aramak için tepilen yollarda yine,
yolcunun yüzünü, gözünü,
aklını, kalbini ve ruhunu örten
deliksiz gecelere...

geceler ki, yolcunun yüreğinden,
- o kuyunun dibinden - seslenirler
ve ona kendi diliyle
"ben buradayım, ben burada!

ya sen neredesin, ya sen nerede?"
diye sora sora sonunda
bu soruyla aynı renkte
bir şafağa dönüşürler,

sonra da Senin izinde - 
yollarda geçen
yeni bir güne
ve yeni bir öyküye...

22 Mayıs  2013

Cahit Koytak