Sayfalar

10 Haziran 2014 Salı

Bıçağa adanan çocuk

uzak kardeşlerime
ve rojen karavil’e, mağfiretle

akşamın ela perdesini aralayan
çocuklar erken büyür
erken büyüyen çocuklar
dağ ve namlulara inanırlar.
sıyırıp zehirli yılan gömleklerini
yoksulların göz hakkıyla bakarlar şehre.
eski kervanlardan rehin aldıkları çan sesleri
gelip geçer iki yanlarında akan iki mor nehirle.
akşamın ela perdesini aralayan
çocuklar çok geç anlarlar:
dünyada merhamet sözünü
miskal ile satarlar.
çünkü yazık ki artık
bin elin artığıdır dünya.


çünkü herkesin içinde
eksik bir yusuf vardır.
örtülü bir tabutla geçer herkes
herkesin içinden. bütün çocuklar
bilenir dört dağ içinde:
ah ki hüzünler evine asılır suretleri.
yani bazı çocuklar kuyuya düşer
o su artık içilmez olur
çocuklarla kapanan kuyu
elbette taşlanır.


eski bir yasin gecesi
diz çöküp okunur yas kitabı.
avuçtaki yeşil bene sığdırılan
abdal sırrı, o siyah sayfa
görülür: nasıl beter
nasıl mazlum, nasıl kin diliyle düğümlü.
diz çöküp okunur yas kitabı
denir ki: görmedik ama dileriz, kuyuda
soğuk uyuyanların üstünü azrail örter.



görmez kimse, göz göz olur insan.
toprağa sürtünen kadifelerin kahrıyla
üstüne dönen anahtarları haklı çıkartacak
bir maraz arar insan insanda.
görmez kimse, yol yol olur herkes.
kim kimin incinme sesidir aslında.

her bıçak ki
sonunda sahibinde keser.
çünkü suyla dönen bakraç
taşlara çarpınca anlar:
herkesin içinde eksik bir yusuf vardır
çünkü, su ve ateş, kuyu ve dağ birdir:


bazı çocuklar kalır
bazı çocuklar bıçak içindir.

haziran’2003,
doğubeyazıt

Kemal Varol